Page 9 - Ardahan Çalıştayı Sonuç Raporu
P. 9

Tarihsel açıdan, Ardahan’daki Türk varlığı, bir Türk kavmi olan Kıpçakların ataları olan Kimmerler’e kadar
          uzanırken, şehir adını, 628 yılında Arda Türkleri’nden almaktadır. 1069 senesinde Alparslan tarafından fethedilerek
          Selçuklu Devleti’nin parçası olan Ardahan, 1551 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırlarına katılırken, 1878-
          1918 yılları arasında Kars ve Batum ile birlikte savaş tazminatı olarak Ruslar’a bırakılmış; 1918 yılında yeniden
          Osmanlı İmparatorluğu’na iade edilmiştir. Ancak bundan altı ay sonra, Mondros Ateşkes Anlaşması’yla Ermeni ve
          Gürcülerin  işgaline  uğramış,  ardından  23  Şubat  1921’de  düşman  işgalinden  kurtarılmıştır.  Yakın  tarihimizde,  7
          Temmuz 1921’de vilayet yapılan Ardahan, 1926 yılında ilçe yapılarak Kars’a bağlanmış; 1992 yılında ise tekrar il
          statüsüne kavuşmuştur.
                 Bu bağlamda tarihi ve jeo-statejik konumu itibariyle Türklerin Anadolu’ya giriş ve geçit kapısı olan Ardahan;
          günümüzde de Asya ve Kafkasya coğrafyasının Avrupa’ya giriş kapısıdır. Bu jeo-coğrafi konum sadece Ardahan
          açısından  değil,  Ülkemiz  açısından  da  oldukça  stratejik  bir  öneme  sahiptir.  Nitekim  2013  senesinde  Çin  devlet
          başkanının ilan ettiği Bir Kuşak, Bir Yol Projesi dünya nüfusunun yarısını ilgilendiren bir girişim olup, Türkiye ise
          bu  proje  güzergahlarından  Orta  Koridor  denilen  yolda  en  merkezi  yeri  teşkil  etmektedir.  Böylelikle  dünyanın
          ekonomik ve ticari açıdan sıklet noktasının Avrupa’dan Asya’ya kaydığı günümüz konjonktüründe Ardahan hem
          Gürcistan’a hem de Ermenistan’a sınırı olup, sahip olduğu Aktaş ve Türkgözü sınır kapılarıyla, Orta Koridor içinde
          kilit bir role ve öneme sahiptir.
                 Ekonomik açıdan da Ardahan önemli potansiyeller barındırmaktadır. Nitekim Ülkemizde, organik ve kaliteli
          et, süt, kaşar, bal ve tereyağı gibi hayvansal ürünler denildiğinde ilk akla gelen yerlerden biridir. Hayvanlarının uzun
          dönemli  olarak  geniş  platolarda  beslenmesi,  flora  çeşitliliği,  iklim  özellikleri  ve  verimli  topraklarıyla  Ardahan
          organik tarım ve hayvansal ürünler için cazibe merkezi haline gelmiştir. Keza Ardahan balı aroması ve doğallığı ile
          müthiş bir değer olarak kabul edilmekte olup ülkemizde tek, dünyada dört nadide arı ırkından biri olan Kafkas Arısı
          ilimize has bir arı türüdür.
                 Ardahan iklimi ve hava temizliği ile de modernitenin insanlığa dayattığı riskler için güvenli bir limandır.
          Dünya Sağlık Örgütü’nün yakın bir tarihte raporladığı üzere, partikül madde açısından Ülkemizin en temiz illerinden
          biri olan Ardahan, Covid-19 Salgınıyla birlikte hem yaz hem de kış için ayrı ayrı imkanlar barındırmaktadır. Bu
          bağlamda uzun ve yağışlı kış ayları; artık ilimiz açısından bir dezavantaj olmaktan çıkmış değerlendirilmesi gereken
          potansiyellere dönüşmüştür.

                 Ardahan ili, sahip olduğu orman ve kuş ile memeli hayvan varlığı ile de oldukça önemli bir ilimizdir. İl
          merkezinin çeperlerinde başlayan Ardahan ormanları, parçalanmış dört küçük sarıçam ormanından ve bu ormanları
          çevreleyen  geniş  çayır  ve  platolardan  oluşur.  Sarıkamış  ormanlarıyla  beraber  ülkemizde  kara  ikliminde  yüksek
          irtifada bulunan tek sarıçam ormanı ilimizdedir. Bununla birlikte çok sayıda kuş ve memeli hayvana yuvalama ve
          barınma imkânı sunan Ardahan ormanları, nesli tehlike altındaki bazı bitkilerin ve hayvanların dünyadaki tek yayılış
          alanıdır. Nitekim kara akbaba, saz delicesi, orman toygarı, küçük orman kartalı ve turna bunlardan bazılarıdır.
                 Ardahan ili turistik ve coğrafi güzellikleri ile de Ülkemizin en güzel yerlerinden biridir. Damal ilçesi Karadağ
          yamaçlarına, Haziran ayında yansıyan Atatürk Silueti, Doğu Karadeniz sınırında bulunan Bülbülan Yaylası, şehir
          merkezine  10-15  km  uzaklıktaki  Yalnızçam  Yaylası,  1960  metre  yükseklikte  bulunan  Çıldır  Gölü,  Çıldır  Gölü
          etrafındaki adalar, Karabaş ve Van Gölü martısı, başta Çıldır Balığı olmak üzere 19 balık türü, Göle’deki Okçuoğlu
          Yaylası, Ardahan-Gürcistan sınırındaki Aktaş Gölü, Ardahan’dan geçerek, Gürcistan üzerinden Azerbaycan’a ulaşan
          Kura Nehri, Selçuklular döneminden kalmış olan Ardahan Kalesi, Aktaş Kalesi ve Urartu döneminden kaldığı sanılan
          Şeytan Kalesi, Kazan Kalesi, Sevimli Kalesi, Kurtkale Kalesi, Cak Kalesi, Şavaşır Kalesi, Kol Kalesi, Mere Kalesi,
          Kırnav Kalesi, Kara Kale, Kışla Kalesi, Ramazan, Ahali Kötenelik ve Senger Tabyaları şehrin öne çıkaran turistik
          yerleri ve coğrafi güzellikleridir.
                 Ayrıca Ardahan ili, kadim tarihi, sosyal ve toplumsal yapısıyla hem Anadolu’nun ön kültür havzası hem de
          bir huzur kentidir. Suç oranının oldukça düşük olduğu ilde, insanlar arasında derin ve köklü hoşgörü kültürü, anlayış
          ve komşuluk bağı hakimdir. Bu manada örf, adet, gelenek, görenek, adet, anane ve folklorik zenginlikleri ile pek çok
          manevi  kıymeti  yaşatmaya  devam  eden  Ardahan,  Aşıklık  geleneğinin  de  sürdürüldüğü  bir  yerdir.  Bu  manada
          Ardahan,  modernleşmenin  dayattığı  popüler  kültüre,  milletimizin  ve  Ülkemizin  direnç  alanlarından  birini  de
          oluşturmaktadır.
                 Ardahan’ın bütün, varlık ve potansiyellerini burada özetlemek mümkün değildir; ancak burada ifade edilmek
          istenen şudur: Ardahan ili, kadim tarihi; ekonomik, sosyal, kültürel ve ticari açıdan güçlü birtakım varlıkları ve
          potansiyelleri;  kirlenmemiş  ve  el  değmemiş  doğa  güzellikleri,  somut  ve  manevi  değerleri;  coğrafi  ve  turistik
          kıymetleri ile Ülkemizin güzide yerlerinden biri olmasına rağmen; Türkiye’nin en az gelişmiş illerinden biridir.
          Ardahan’ı  konu  alan  bilimsel  çalışmaların  büyük bir  çoğunluğu, özetle,  Ardahan’ın  sözü edilen  değerlerini,
          zenginliklerini  ve  potansiyellerini  yansıtmaktan  çok  uzak  olduğunu;  adeta  “varlık  içinde  yokluk  yaşadığını”
          ortaya koymaktadır. Bu tespit çalıştayın üzerinde odaklandığı ve yoğunlaştığı esas sorunsaldır.
   4   5   6   7   8   9   10   11   12   13   14